9 Kasım 2009 Pazartesi

* Yıllardır aşamadığım bir korku. Minibüste “Ücreti uzatmayan var mı?” sorusu. Parayı uzatmış bile olsam tırsıyorum, uzatmamış gibi hissediyorum hep.

* Minibüsten minibüse fark var. Her yörenin minibüs kafası farklı. Bazı yerlerde parayı hemen bindiğiniz an veriyorsunuz, bazı yerlerde ise inerken. Önemli olan bindiğiniz mekanın minibüs raconunu direkt absorbe etmeniz. Özümsemeniz.

* Frene basıldığından altta yanar döner ışık çakan minibüslere ekstra dikkat. Şüphesiz ki onların vites kolları ya bilardo topu ya da kurukafa (Frene basınca gözlerden kırmızı ışık verme opsiyonel).* Erörle mücadele.* Ben politikacı kafasını pek anlamıyorum. Şimdi başbakan ısrarla kriz teğet geçti diyor. Son olarak gazeteci iftarında da dedi. Argüman şu: İspanya’da işsizlik %18, İngiltere’de ise tarihinin en yüksek oranına sahip. Türkiye’de ise %10’dan 14’e çıkmış. Gerçekten kriz bizi teğet geçmiş canııım. Ama aaakadan.* Türkiye’ye 8.9 milyar dolara füze kalkanı. İran’ın uzun menzilli füzeleri de yokmuş. O milyar dolarlarla daha güzel şeyler yapılamaz mıydı? İşimiz gücümüz kalkanlarla, kulkanlarla. Hadi alıcaz el mecbur g*t gardiyan ama bu kalkan için: Düşmanımız kim? Para nereden geliyor?* Dünyanın en savaşgan memleketi Amerika bile kalkanları indirme kararı aldı. Obiş, daha biraz önce açıklama yaptı. Füze kalkanı projesi rafa kalkıyor. Ama tabii Türkiye’nin düşmanı bol. Mutlaka almalıyız o silahları. Ama korkmayın saldırmak için değil, kendimizi savunmak için.

* Zaten hiçbir ülkenin ‘Saldırı bakanı’ diye bi şeyi yok. O da göstermelik. Her ülkede bir ‘Savunma’ bakanı var. E bütün ülkelerde savunma bakanı varsda, kim kime saldırıyor eamk?* Deniz Baykal’ın son kullanma tarihi gelmedi mi hala? Şaka gibi, başbakan yanındaki adama konuşmak için mektup yazar mı ya? Bu nasıl politika? Ben de Deniz Baykal’a bi mektup yazacağım, içinde de ‘Bırak bu işler’ yazacak. Belki onu okur.

* Youtube hala yasak. Peki iPhone’larda nasıl çalışıyor bu şer yutübe’ü? * Havalar serinledi mi geçtiğim bir kalın kıyafetlerin hazzını anlatamam. Ama siz de yaşıyorsunuzdur. Şu mevsim ısınma hissinin en yoğun yaşandığı mevsim. Üzerinde incecik bi şey bile alsan zart, için ısınıyor.* Bundan bikaç yıl önce bi ajanstayım. Ajansın yaratıcı amiriyle para konuşuyorum, cepte para yok. Bana ne dese beğenirsiniz? “Sana biz şimdi 10 bin lira versek de ona bir iki ay sonra alışır, onu da bitirirsin”... Hoca hazırcevap ama o noktada karşımdaki düşüncesizlik yüzünden büyük kilitlenmiştim. Sen hele ver 10 bin lirayı, neden o paranın ne olacağını düşünüyorsun ki? Herkes yelkenliyle dolaşıyor sanki. Bi de çok afedersin de zencilerle para karşılığı sabahtan akşama ilişki kursan bile bitmez o para. Yarısına da fitiz. Ama olmadı. Bu kafayla da zor. * Zaten işyeri denen şeyin iyi tarafıyla kötü tarafı aynı: Diğer çalışanlar... Tek başınıza çalışsanız sorun yok da, ne yazık ki, o mekana girdiğiniz an bir sürü saçma sapan insanla karşılaşıyorsunuz. E, şimdi objektif olalım, siz de o insanlara saçma bir insan olarak görünüyorsunuz. * Ekosistemin nasıl oluştuğuna şaşırmam da, buna şaşırırım. Her ortamda herkesin cezası bir başkası... Bu nasıl oluyor, hala kafam basmıyor. Dünyanın en pamuk adamı bile işyerinde başka biri için dünyanın en büyü g*tü olabilir.

* Bayram günleri aman hastalanmayın ya da başınıza bi şey gelmesin. Bayramda her yer felç.

* Bu hafta cinamet minayet derken sıfır moral vardı. Yazsan yazılmaz mevzular. Ağzımız bi karış açık tv’ye bakıyoruz. Keşke bacak olsa da bacağa baksak. * Herkese keyifli bayramlar. Kapınızı çalıp şekerinize talip olabilirim. Velkamtu may kendi şap.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder